masal1

17 Aralık 2015 Perşembe

Güvercinler İle Kedi


Aylardan ağustos ayı , güneş en tepede. Bulutlar da hiç yağmur bırakmamış. Hava çok sıcak, su bulamayan güvercinler çok susuz, bir dere kenarına konarlar. Güvercin sürüsü su içer. O sırada avlanan açık göz kedi , güvercinleri görür. Bir iki tane yakalarsam karnımı doyururum der. Ve pusuda bekler. Güvercinler suyu görünce içerler içerler, bir de sıcaktan zor  durumda olan güvercinler gagalarını suya daldırıp serinler, tüylerini ıslatır. Güvercinler serinlerken kedi usul usul yaklaşır., bir hamle yapar güvercinlere. Kendini derenin içinde bulur, başlar çırpınmaya can havliyle güvercinler uçup gider. Oradan geçen adam bir de bakmış kedi suyun içinde çırpınıyor. Bir dal uzatır kediyi kurtarır. Kedi kendi kendine mırıldanır ' tuzağa düşürecektim güvercinleri kendim düştüm tuzağa ' der. Kedi sırılsıklam 'neyse ' der ' hava sıcak kurur tüylerim' Adama teşekkür eder. adam ona der ki ' empati yapsaydın bu başına gelmezdi'. kedi ' neyse canım kurtuldu bir daha böyle olmaz' der. Her zaman açık gözlülük iyi olmaz. Düşürme hiç bir zaman tuzağa, düşersin kendin tuzağa. Can tatlıdır. Güvercinlerin canı da. Kedide bir daha böyle oyun yapmaz.
Reyhan U.Ş

14 Aralık 2015 Pazartesi

Köpek İle Kuzu

   

         Bir gün çoban koyunlarını otlatmak için kırlara çıkarır. İçlerinden bir yaramaz kuzu sürüden ayrılır, uzaklaşır. Bir köpek görür ve korkar. Başlar kaçmaya. Mee meee diye.öyle koşar ki annesini bulacağını zanneder. Köpek peşinde kuzu dört nala köye geri döner. Kuzu can havliyle kahvehaneye girer. Köpek kuzuya der ki ' benden kurtardın canını, ama adamlar seni şimdi yakalayıp kesecek'. Kuzu daha çok korkar. Köpek son bir hamle daha yapar ama kuzuyu yakalayamaz, kuzu kahvenin tam ortasındadır. Adamlar ' Ne oluyor ' diye etraflarına bakarlar. Birde ne görsünler bir köpek sevimli bir kuzuyu kovalıyor.. Hemen köpeği kovalarlar. Kuzuyu da kucaklarına alıp severler. Kuzucuk ' ohh be kurtuldum ' derken birde bakar annesiyle çoban. Kuzu bu sefer onlardan da korkar, Yaptığı yaramazlık için iyi bir azar işiteceğini düşünür. Annesi ve çoban koşarak gelir ve kuzucuğa sarılırlar. 'Bir daha habersiz hiç bir yere gitme, başına çok kötü şeyler gelebilir.' Kuzucuk da  hatasını anlar ve bir daha kaçmayacağına söz verir. Birlikte mutluluk içinde yaşarlar.
Reyhan U.Ş

1 Kasım 2015 Pazar

Nar Ağacı İle Hurma Ağacı


Nar ağacı ile hurma ağacı dertleşir. Hurma ağacı nar ağacına ' seni kıskanıyorum' der. 'Halbuki seninde çekirdeklerin çok benimde çekirdeklerim çok. ama seni sevenler daha çok, neden?' Nar bu duruma çok sevinir ve gururlanır. Ve şöyle söyler 'benim rengim kırmızı, dalda gelin gibi duruyorum içim dışım al kırmızı beni sevenler de çok masalarda yemeklerde sos olurum her derde deva olurum, bilmecelerde yer alırım, beni sevenler çok çekirdeklerim bile yenir  suyum içilir, çiçeğim de dalımda kırmızı' der ' ben anlattım sen anlat derdini' Hurma ağacıda anlatır ' bende dertlere derman olurum kış aylarında uzun gecelerde çerez olurum çekirdeklerim tabi ki biran can sıkıcı ama ne yapabilirim senin kadar sevilmiyorum, seni kıskanıyorum' Nar ağacı bu duruma biraz canı sıkılır ve nar ağacı hurma ağacına teselli olur ve ' her meyvenin değeri vardır.  Meyveler insan sağlığı için önemlidir helede çocuklar için' Nar ağacı hurma ağacı ile arkadaş olur ve ömür boyu birlikte yaşayıp giderler. Onlar arkadaşça bahçeleri süslerler. Bize de meyvelere bir kova su vermek düşer. Meyveler yaşamın kalitesidir. Her meyveyi sevmeli ve dikip yetiştirmelidir.
Reyhan U.Ş

Yaramaz Fare

Kış yaklaşırken fare düşünmeye başlar. 'Kış uzun geçerse ne yaparım ben' diye gece yarısı düşünürken bir şey gelir aklına. ' Ben kendime iyi bir ev bulayım' der. ' Böyle dışarıda çok güzeldi hayat ama kış geliyor aç kalırım belki' der. Yakınında bir eve gece yarısı girer, evi dolaşır, sağı solu araştırır. ' Bu kışı bu evde geçiririm' der. Eve yerleşir. Bir iki gün geçer evin her yerini öğrenir, mutfağı dolaşır. Karnı da acıkmış etrafta bir şey bulamaz, karnı acıkan fare mutfakta bir çöp kutusu da baya büyük içine girer bir güzel içindekilerle karnını doyurur ama, dışarıya çıkamaz. Tırmanır tırmanır çıkamaz. Aradan bir iki gün geçer fare çöp kutusunda kalır. Çöp kutusunda canı sıkılan fare ' vay vay başıma gelene bak ben rahat kışı geçirecektim kaldım çöp kutusunda' der. Ertesi gün evin hanımı çöp ü alır ve dışarıdaki çöp bidonuna atar. Çöp bidonunda bir kaç gün kalır farecik ne yapacağını şaşırır. Neyse çöpçü gelir çöpleri toplar, fare çöp arabasında çöplerle beraber dökülür. çöpçü çöpleri toplar ve şehirden uzak bir yere bırakırken farede çöplerle birlikte dökülür. Fare  'ne oluyor bana dünya başıma yıkılıyor, keşke yuvamda dursaydım, pişman oldum' der. Çöplerin arasından çıkar bir etrafa bakar 'ben nerden nereye geldim, aman dünyayı gördüm ya sanki hapisteydim günlerdir' der. Yaramaz fare çöplükte yaşamını sürdürür. Yaramazlığın cezasını ömür boyu çeker, çöplerin arasında bir yuva yapar orada yaşar gider.
Reyhan U.Ş

30 Ekim 2015 Cuma

Deve İle Sahibi


Uzak diyarlarda deve ile sahibi bir yerden bireye gitmek için yola koyulurlar. Sahibi devenin yularını eline alır yavaş yavaş ilerlerler. Yorulur biraz dinlenirler. tekrar yola koyulurlar. Devenin yularını tutar yavaş yavaş ilerlerler. Asfalta çıkarlar.Asfalta çıkan deve bi hızla sahibinin elinden kaçar. Sahibi 'vay vay ben ne yapacağım' der. Koşar devenin peşinden.. Deve kaçarken bir araba çarpar. Deve oracıkta yıkılır. ' vay vay başıma ne geldi' der. Üzülür. 'Bene ne yapayım bana çarpan adam bıraktı kaçtı, vicdansız adam insan bi veterinere götürür.' diye söylenirken sahibi yetişir, deveye sarılır. 'Ne oldu sana iki gözüm kim yaptı bunu sana' der. Devesine üzülen sahibi ' beni dinlemedin ama bana yıllarca hizmet ettin onu unutacak kadar vicdansız değilim.' Devede sahibinden özür diler. Sahibi onu veterinere götürür. veteriner deveye bakar 'devede hiç bir şey yok yalnız biraz ezilmiş bir iki günde iyileşir' sahibi iyi bakar. Deve bir iki günde iyileşir. Deve sahibinden tekrar tekrar özür diler. ' Ben bir daha senden hiç ayrılmayacağım bana yaptığın iyiliği hiç unutmayacağım.' Bir ömür birlikte yaşayıp giderler. İyilik her zaman karşılık bulur.
Reyhan U.Ş

24 Ekim 2015 Cumartesi

Çiftçi Amca ile Tavuklar ve Tilki


Çiftçi amca mart ayı geldiğinde tarlalarının sürümünü yapar, toprağını hazırlar, mısır eker. Komşusunun tavukları mısırı yemesin diye, tuzaklar kurar, komşusuna söyler ' mısır ektim tavuklarını gözetle' der. Komşusu bunun sözünü dinlemez tavukları kümesten çıkarır. Tavuklar çiftçi amcanın tarlasına giderler, başlar eşelemeye, mısırları çıkarıp yerler. Tavukları görünce tilki ormanın içinde önce ağzını burnunu yalar. 'Bu gün afiyetle tavuk yiyeceğim' der. Bir koşu tavukların üzerine yürür, ama ne yazık ki tuzağa takılır, bir kaç tavukta tuzağa takılır, yakalanır. O sırada çiftçi amca gelir, şaşırır. Hem tavuklar yakanmış hemde tilki. Tilki başlamış yalvarmaya. çiftçi amca ' senin ne işin var bu tarlada' Tilki ' vallah billah ben mısır yemedim' der. ' Mademki mısır yemedin ne işin var benim tarlamda'. 'Ben tavukları yiyecektim, tavuklar sana zarar vermesin. Sen beni bu tuzaktan kurtar senin tarlanı beklerim' der. Çiftçi amca ' sana nasıl inanayım' der. ' Beni koyver bak gör ' der. Çiftçi amca tilkiyi tuzaktan kurtarır, tilki bir gidiş gider bir daha hiç o tarlalara uğramaz. Çiftçi amca gider komşusuna ' ben sana tavuklarına bak demedim mi' der. Komşusu koşa koşa gider tavuklarını tuzaktan kurtarır. O da tavukları kümesten çıkarmaz, zararını öder.
Çiftçi amca da tuzakları kaldırır, mısırlar büyür olgunlaşır. Hasatını yapar. Bütün kış rahat eder. Komşusuna da biraz tavukları için mısır verir. Çiftçi amca gelecek seneyi bekler. Alın teriyle kazandıklarıyla rahat bir kış geçirir. 
Her şeyin başı çalışkan olmaktır. Çalış seninde olur.
Reyhan U.Ş
http://blogmasaldunyam.blogspot.com.tr/

22 Ekim 2015 Perşembe

Ahmet Ağa Tavukları ve Horozları


Bir varmış bir yokmuş Ahmet Ağa varmış. Yıllarca çalışan Ahmet Ağa emekli olup köye dönmüş, baba evine dönmüş ama canı sıkılıyor. Çalışmaya alışmış olan Ahmet Ağa bir şeyler yapayım böyle olmaz demiş. Aklına bir şey gelmiş,' ben bir tavuk çiftliği kurayım, taze taze yumurta yerim' demiş.Neyse tavuk çiftliği kurmuş. Çiftliğine iki ayrı kümes yapmış. kümeslere elli tavuk iki de horoz almış. Her kümese yirmi beş tavuk bir de horoz koymuş. Tavuklar yumurtluyor , Ahmet Ağa topluyor.. Ahmet Ağa çiftliğini büyütmek istiyor. Aradan hayli zaman geçer, iki horoz birbiriyle geçinemez olur. Her gün kapışırlar. İçlerinden bir tanesi ben bu horozla güreşsem onu yenerim tavuklarda hepsinin ben olurum der. Neyse sabah olur Ahmet Ağa kümesin kapısını açar çiftliğe tavukları koyverir. Aradan zaman geçer iki horoz kıskançlıklarından birbirleriyle dövüşür.Biri yaralanır pes eder. Yaralanan horoz kümese çekilir. Sahipsiz kalan tavuklar çiftlikten dışarıya çıkar. güçlü olan horoz tavuklara sahip çıkmaya çalışır. Bunu gören Ahmet Ağa güçlü horoza sinirlenir 'seni bu tavuklardan ayıracağım' der. 'Sen nasıl arkadaşına zarar verirsin.' Güçlü horoza ayrı kümes yapar ve oraya kilitler. Bir başına kalan horoz ' Ben burada ne yapayım' der üzülür. 'Keşke yapmasaydım' der. Yaralı horoz zamanla iyileşir. İki kümesin tavuklarını bir gün alır gider. Kapalı olan horoz aç gözlülüğü yüzünden kendine kızar ' Başına gelene katlanacaksın ' der. Güçlü olan horoz pişman olur başına gelenlere ' 'böyle tahmin etmemiştim, cezamı çekerim' der.
Ahmet Ağa bir gün cezasını çeken horozu affeder, koyverir. Güçlü horoz  bir daha hiç ama hiç hırsına yenilmez. Ahmet Ağa çiftliğini büyütür. Büyük çiftlik olur, yumurta satmaya başlar. Can sıkıntısından kurtulur. Ahmet Ağa mutlu olup ömür boyu çalışmaktan geri kalmadı.
Reyhan U.Ş

17 Ekim 2015 Cumartesi

Tavşan ve Av Köpeği


Aç kalan tavşan karnını doyurmak için kırlara çıkar. Lahana tarlasında karnını doyururken bir avcı , köpeği ile  ava çıkmış. Tavşanı gören av köpeği tavşanın peşinden kovalar. Tavşan can havliyle bir samanlığa kaçar. Samanlıkta saklanan tavşanın kalbi güm güm atar. Tavşandan korkan hayvanlar başlar bağırmaya.. Möö mööö. bu sesi duyan hayvanların sahibi koşar samanlığa sağa sola bakar hayvanların arasına bakar göremez, gider. İnek oradan derki ' daha tehlike geçmedi, sen saklan çıkma ortaya' der. Tavşan bu sese kulak verir ve saklanır Aradan biraz zaman geçer. Hayvanlarına su içirmek için   gelen çiftlik sahibi hayvanların tedirginliğini anlar. sağa sola bakar, samanların kımıldadığını fark eder. Oraya yönelir ve samanı eşeler, tavşanı görür ve tavşanı yakalar. ' Ay ay ay sen ne tatlı şeysin ' der sever tavşanı. ' sana barınacak yar yapayım' der. Tavşana bir barınak yapar, yanına da arkadaş olsun diye bir tavşan alır. Bunları çoğaltmayı düşünür. Çiftlik sahibi hayvanları çok sever. Bu duruma çok sevinir. Tavşan da ' Ohh be canımı kurtardım, artık sıcacık yuvam var' Uzun yıllar hep birlikte yaşarlar, Tavşanın ailesi çoğalır ve çok mutlu olurlar.
Reyhan U.Ş http://blogmasaldunyam.blogspot.com.tr/

15 Ekim 2015 Perşembe

Eşek İle Denizli Horozu

Eşek ile denizli horozu aynı evde aynı köyde yaşıyorlardı. Bir gün ikisi de bahçede konuşurken eşek 'arkadaşım seninle ses yarışması yapalım, bakalım hangimizin sesi güzel' der. Horoz ' benim sesim güzel' der. Horoz benim sesim güzel deyince eşek sinirlenir. ' Gel bu yarışmayı sabaha karşı yapalım' der eşek. Horoz ' tamam bakalım köylü senin sesine mi  uyanacak benim sesine mi uyanacak'.  Eşek ' tamam' der. Akşam olur yatarlar sabaha karşı horoz ötmeye başlar sesi çıktığınca uzatır da uzatır. O ince sesiyle tam yarım saat öter 'üüürüüüüüüüüüüüü' diye. Bu sese alışkın olan köylüler hiç aldırış etmez. Eşek başlar anırmaya 'aiaiaiiii' diye. Köylü ayağa kalkar ne oluyor diye. Bir kaç kez bağıran eşek sahibi korkar ne oluyor eşeği çalıyorlar galiba diye koşar ahıra. Köylülerde koşar ne oldu diye. Eşek keyifli keyifli güler ' gördün mü benim sesimi beğendi köylüler, koştu geldiler' Horoz 'senin çirkin sesinden korktular' der. Bunu duyan sahibi ikisini de atar dışarı ' sizin kıskançlığınızdan yoruldum, gidin ne haliniz varsa görün' der.Horozla eşek üzülür çıkarlar yola ' ne yapacağız' derler. Horozla eşek arkadaş olur, uzaklara yolculuğa çıkarlar..
Reyhan U.Ş

Çekirge İle Karınca İki Arkadaş


Bir gün çekirge ile karınca arkadaş olmuşlar birbirleriyle dertleşmiş yaz gelince beraberce buğday bulmaya gidelim diye kararlaştırmışlar. Havalar açmış, güneş tepede buğdaylar olgunlaşıyor. Çekirge seviniyor yaz geliyor diyor koşup gitmiş karancaya ' yaz geldi arkadaşım buğday toplamaya gideceğiz güneş çok ısıtıyor' Karınca 'inşallah arkadaşım kışlık yiyeceğimizi hazırlarız.' aradan hayli zaman geçti. Buğdaylar olgunlaştı. Çiftçiler harmanlarını yaptı. Bir gün çekirge koşarak geldi. 'haydi ben hazırım bu gün gidelim buğday aramaya' Karınca ' haydi gidelim' der. ' ben de hazırlanayım az bekle' der.  Çıkarlar yola giderler uzakta bir buğday tarlasına rastlarlar çekirge hemen toplamaya başlar. Topladıkları buğdayların hepsini yer, karnını tıka basa doyurur. Çekilir ceviz ağacının gölgesine yatar uyur, karınca ise bakmış şöyle bir tarlaya, çok buğday dökülmüş, başlamış toplamaya, karnını bile doyurmadan, buğdayları yuvasına taşımaya başlamış. Akşama kadar hiç durmadan buğday taşıyan karınca yorulmuş son buğdayı da alınca ağzına, akşam olmuştu, ceviz gölgesinde uyuyan çekirgeye bağırır 'haydi kalk akşam oldu der' bağırır bağırır çekirge duymaz. Çekirge yemiş yemiş göbeğini şişirmiş bir türlü uyanmıyor. Uyanmayınca 'ne yapayım nasıl uyanacak' derken aklına ben bunu bacağından tutayım da çeke çeke götüreyim demiş. Arkadaş ne de olsa bana yakışmaz arkadaşı yolda bırakmak. Karınca ağzında ki  buğdayı bırakmış çekirgenin ayağından çeke çeke onu yuvasına taşımış, ama çokta yorulmuş ben nerdeyim be demiş. Akşam da olunca ' karınca arkadaşım' demiş 'amma da yemişsin, karnın şişmiş ağırlaşmışsın zor taşıdım seni ' demiş. ' Beni sen mi taşıdın, nasıl beni taşıdın demiş' ' ayağından çeke çeke getirdim demiş' Çekirge de karıncaya teşekkür etmiş.
Reyhan U. Ş

12 Ekim 2015 Pazartesi

Emir'in Kahve Macerası


Emir bir nehir kenarında yaşıyor, anne babası birde abisi var. Emir sabahları çok erken kalkar, amcalarıyla kahvaltı yapar. Emir her şeyi sever, yer. Emir daha dört yaşında. Emir babasını abisini annesini çok seviyor. Bir gün babası alıp onu kahveye götürür, ona çay içirir. Kahvehane bir nehrin kıyısında. Otururlar , Emir orada bir kaplumbağa görür. Daha önce hiç görmemişti. Emir kaplumbağayı görünce şaşırır. 'baba bu ne babaa' Emir korkar. Babası 'o bir hayvan' der. 'bak oğlum bu çok sevimli der. Emir kaplumbağaya baka kalır. . Babası çay içerken, kaplumbağa hareket eder ormana doğru yürür, Emir de peşine takılır. Babası çay içerken Emir'i unutur. Emir kaplumbağa  ile ormana gider, gözden kaybolur. Ormanın derinliklerine ilerlerler. Babasının aklına Emir gelir, sağa sola bakar Emir yok haber verir her tarafa Jandarmaya. Emir'i ararlar her yere bakarlar. En sonunda ormanın içinde ağlarken bulurlar. Emir çok korkmuş. 'baba baba ben kayboldum seni özledim.' sarılır babasına. Babası sevinir alır eve getirir. 'Baba baba ben bir daha kahveye seninle gelmeyeceğim, ben annemle kalacağım' der.

Böylece Emir'in macerası sona erer, Emir bir daha hiç ayrılmaz babasının yanından.

Reyhan U.Ş

11 Ekim 2015 Pazar

Efe'nin Rüyası


Efe ailesi ile köyde ailesi ile birlikte yaşıyordu. anne babası birde kardeşi var.  Biraz kalabalık ailesi... dedesi babaannesi halaları amcaları var. Köy hayatı yaşıyor.Efe ailesini çok seviyor. Efe çok mutlu.

Efe daha sekiz yaşında, bir sabah erkenden kalkmış, bahçeleri dolaşmış, top oynamış, halasıyla spor yapmış, yürümüş. Açıkmış. Annesine 'anneciğim bana kahvaltı hazrılar mısın' demiş. Annesi kahvaltı hazırlamış, masaya zeytin, peynir, yumurta koymuş. Efe yumurtayı görünce ' ben yumurta yemem , al al onu anne.' annesi  'yumurta yersen büyürsün, güçlü olursun, bir de bir kaşık bal yersen senden güçlü kimse olamaz'. Efe annesinin sözünü dinlemiş, 'her gün yumurta pişir bana anne ' demiş. Efecik kahvaltıyı yapınca yoruldu, uykusu geldi, annesi Efe'yi uyutmuş. Efe uykusunda rüya görmüş.. Efe hayvanları çok ama çok seviyoordu. Onlara ekmek su veriyor bütün hayvanları seviyor kedi, köpek, tavuk... içlerinden en çok balıkları seviyor. Efe'nin akvaryumu vardı. Balık bakıyordu, onları yemliyor, ilaçlarını veriyor, iyi bakıyordu. İşte Efe rüyasında bu balıkları görüyordu. Dedesi balıklarını tutmuş pişiyormuş, Efe bağırarak uyandı, hemen akvaryumuna koştu. Annesi şaşırdı. 'ne oldu yavrum ne oldu' Efe' anne dedem balıklarımı tutmuş pişiyordu çok korktum anne.' Annesi Efe'yi sakinleştirdi. 'O senin gördüğün rüyaydı oğlum' demiş. Efe hem ağlamış hem de ' ohh bee rüya imiş. anne çok sevindim' demiş. 'sahiden anne dedem böyle bir şey yapar mı'. 'hayır oğlum yapmaz'. Efe korkusunu yenmiş. Mutlu olmuş.
Reyhan U.Ş

21 Eylül 2015 Pazartesi

Efe'nin Zor Günü



Şehirden köye taşınan Efe Zeytin isminde siyah bir köpeğe bakıyor. Efe çok seviyordu köpeğini. Sabahları gezdiriyor, ona oyunlar öğretiyor. Efe köye alışıyor, tavukları, kedisi köpeği olunca köye uyum sağlamaya çalışıyor. Bir gün Efe yine köpeği Zeytin'ini zincirinden tutar şöyle gezintiye çıkarır. gezerler. eve dönerler. Efe köpeğini bağlamaz Efe'nin annesi bağırır, Efe içeri girer kahvaltı yaparken köy muhtarı belediyeye bir gün önceden haber vermiş. Köyde başı boş köpekler var gelin toplayın der. Efe kahvaltı yaparken belediyeden gelen görevliler köydeki köpekleri toplar Efe'nin köpeği de bağlı değildi onuda toplarlar. Efe kahvaltı yapar dışarıya çıkar bir bakar Zeytin yerinde yok bir sağa bir sola bakar arar. Köy içine bakar köpek yok bağırır çağırıp Zeytin Zeytin der. Zeytin der Zeytin yok Efe'ye arkadaşları der ki belediye köpekleri topladılar deyince Efe çok üzülür ağlar akşama kadar arar bulamaz. Akşam olur Efe üzgün babasına anlatır babası da üzülür neyse sabah olur Efe zaten uyuyamadı kalkar dışarıya çıkar bir de ne görsün Zeytin eve dönmüş hemen babasına sevinir. Meğerse belediyede ki görevliler köpekleri toplayıp bir başka köye bırakmışlar köpekte eve geriye döndü. Efe çok mutlu olmuş Efe zor bir gün geçirdi. Bir daha Efe köpeği Zeytini hiç bırakmaz. Efe köpeğini gezdirir getirir hemen bağlar Efe köpeği ile mutlu yaşayıp gider.
Reyhan U.Ş

6 Eylül 2015 Pazar

Dağ Köyünde Yaşayan Taş Yürekli Adam


Bir varmış bir yokmuş. Dağ köyünde yaşayan taş yürekli adam işlerinin yaptırmak için bir eşek almış. Bu eşekle her işimi yapacağım demiş. Zavallı eşek taş yürekli bir adamın elinde nasıl yapacağım diye düşünürken fırlamış dışarıya. Taş yürekli adam atlamış eşeğine çıkmış dağlara kış gelmeden biraz odun yapayım demiş. Adam baltayı da alıp yola koyulmuş. her gün böyle erkenden yola koluyup dağlara çıkar odun yapar eşeğe yüklermiş. Eşeğine iyi bakmak, onca yükü taşıtır ne bir su ne de bir avuç arpa verirmiş. yine aç susuz yola çıkmış gelirlerken taş yürekli adam odunları yükledikten sonra birde kendi binmiş zavallı eşeğe. eşşekçik inleye inleye bayır aşağı inerken açlıktan yorgunluktan kulakları uzamış. Taş yürekli adam birde eşeğe kızıyormuş. Yürü be eşek , kulak koca kulak sıcak çıktı terledim deyip eşeğe söylenirken önlerine bir hendek çıkınca ai ai ai in aşağıya bak hendekten atlayacağım ya da sağlam dur düşersen karışmam demiş. Sen çok konuşma atla işte çabuk ol demiş. Eşek biraz dikilmiş sağına soluna bakmış taş yürekli adamı düşürmeden nasıl atlarım diye düşünürken adam öfkelenmiş bu eşeği de hendekten atlatmak var ya inatçı ki demiş oysa eşek taş yürekli adamı düşürmekten korktuğu için dar yerinden atlamayı düşünmüş eşekte sinirlenmiş. Sana ne yapsam mutlu olmuyorsun bulmuşun bir binek söylenip duruyorsun tepemde sen taş yürekli adam kendini düşünüyorsun ben yapayım demiş. hem yük taşıyorum hem de seni. sesini çıkarma bende inatçıyım atarım seni aşağıya demiş. Taş yürekli adam kızmış bir eve varalım seni üç gün aç bırakacağım demiş. bunu duyan eşek sahibini atmış aşağıya bi hızla yükünü alığ dağları aşıp eve gelmiş. Taş yürekli adamın canı çıkmış sıcak yürürken. Neyse ikisi de eve gelmiş eşek sirkelemiş yükünü dökmüş yere çekilmiş çimenlerin üzerine bu taş yürekli adam bana yiyecek vermez ben karnımı doyurayım demiş. Eşek karnını otlayarak doyurmuş. Taş yürekli adamın eşekle konuşmaya hali kalmamış. Neyse sabah olmuş taş yürekli adam ben eşek olmadan yapamam demiş gideyim şu  eşekten özür dileyim demiş , bir bakraç su alıp bir tas da arpayı eşeğim senden özür diliyorum, ben sensiz yapamam senin değerin büyük seni çok seviyorum eşek içinden hah şöyle yola gel beni canımda can anla beni demiş. Taş yürekli adam bundan sonra iyi davranmış eşeğine .İyi arkadaş olup birlikte yaşayıp gitmişler.
Reyhan U. Ş

Efe'nin Korkunç Maceları



Şehirden köye taşınan Efe bir akşamdan sonra dışarıya çıkmışlar. Evlerinin önüne masa kurup Efe'nin annesi de çay demlemiş dışarıda bir yaz gecesi ailece çay içip dışarıyı seyrediyorlardı. Efe hem çay içiyor hem kek yiyordu. Yıldızlara bakıyordu o sırada ayaklarının yanına siyah bir şey geldi. Efe ayağı ile dokundu hemen bir top haline geldi. Efe onu top zannedip elleriyle hemen almak istedi. Efe köye yeni taşındığı için yaban hayvanlarını tanımıyordu. Efe elleriyle tutuğu şey bir hayvandı ve Efe bunu anlamamıştı. O bir kirpiydi. dikenleri ellerine batmıştı. Başladı bağırmaya. Ellerim acıyor anne. Ben böyle dikenli bir top görmedim. İstemiyorum böyle bir top. Efe daha dokuz yaşlarındaydı. köye yeni taşınmıştı. hayvanları tanımıyordu. Kirpiyi elinden yere atınca acıyan ellerini babasına göstermiş. Babası teselli etmiş oğlum burası köy, köyde yabanıl hayvan çok., senin bunları öğrenmen lazım. Başka hayvanlar da mı yaşıyor diye merakla sormuş Efe. Hem çok korkmuş hemde canı yanan Efe anne babasına biz köyden gidelim diye ağlamış. Ben köyde durmak istemiyorum. anne babası da Efe'yi teselli etti. Oğlum biz köyde yaşamak için bir karar aldık. Biz burada oturacağız burada yaşayacağız. Görmezsen hiç bir şeyi öğrenemezsin. Gördün o hayvan bir kirpiydi. O dikenli hayvanı Efe'nin babası aldı bir kutuya koydu ve Efe ile birlikte ormana götürüp bıraktı. Çünkü Efe'nin civcivleri vardı. Kirpi civcivler için gelmişti. Çünkü civcivler çok küçüktü ve kirpi onları yiyebilirdi.

Babası Efe'ye diğer yaban hayvanları anlattı, kurtlar, tilkiler ve tavşanlar var dedi. Tilkiler ve kurtlar akşam olunca köyde dolaşır. Bu hayvanlar her zaman olur, akşamdan sonra karınlarını doyurmak için gelirler dedi babası Efe'ye. Tamam baba yavaş yavaş öğreneceğim, ama civcivlerimizi daha iyi korumamız gerek. Bu hayvanların hepsi civcivlerimi yemek istiyor galiba dedi. Babası merak etme oğlum, onlar için çok güzel bir kümes yaptık, güvendeler dedi.

31 Ağustos 2015 Pazartesi

Ahmet ile Mehmet





Ahmet ile Mehmet iki komşu çocukları, birlikte oynuyorlar, birlikte okula gidiyorlar. Bir sabah erken kalktılar okula gideceklerdi. Ahmet erken kalkıp giyindi kahvaltısını yaptı çantasını alıp dışarıya çıktı, Mehmet'e seslendi. Mehmet ise Ahmet ben daha hazır değilim sen beni bekleme dedi. Ahmet okula gitti. Mehmet kahvaltısını yaptı dişlerini fırçaladı çantasını alıp okula gitti. Neyse zil çaldı derse girdiler. Öğretmenleri bu gün kontrol edeceğim sizi dedi.  Kim bakalım dişlerini fırçaladı, kim saçını taradı dedi. Öğretmenleri kontrol etmiş, Mehmet dişlerini fırçalamıştı o gün. Mehmet her gün dişlerini fırçalıyor elini yüzünü yıkıyordu. Öğretmen Mehmet'i  kontrol edince, Mehmet sana büyük bir aferin , dişlerin, saçın, elin, yüzün tertemiz. Hep böyle ol. sıra Ahmet'e gelmiş. Ahmet ne elini yüzünü yıkamış ne de dişlerini fırçalamıştı. Öğretmen Ahmet'i kontrol etmiş Ahmet sen niçin fırçalamadın dişlerini bak dişlerin çürümüş ağzın pis kokuyor yüzünü de yıkamamışsın olmaz Ahmet böyle okula gelinmez. Temizlikte bir görevin, bir işin. Temizlik insanı hastalıktan korur bunları sana öğretmem lazım. Ahmet çok utanmış. Söz vermiş öğretmenine bundan sonra bende fırça alıp dişlerimi fırçalayacağım. Çok utanmış arkadaşlarının yanında.

Okuldan sonra eve gitmiş annesine olanları anlatmış. Anne ben fırça alacağım bundan sonra her gün dişlerimi fırçalayacağım, bana para ver de bakkaldan fırça alayım demiş. Annesi para vermiş Ahmet fırça almış. Her gün dişlerini fırçalamış. Ahmet o günden sonra kendine bir saat vakit ayırdı, tertemiz çocuk oldu. Yıllarca Ahmet ile Mehmet arkadaş oldu. Ahmet o günü hiç unutmadı. Ahmet ile Mehmet çevrelerinde de temizlik öğretti. Birlikte pek çok şey yaptılar, ağaçlar ektiler, köylerini güzelleştirdiler, herkesin yardımına koştular.
Reyhan U.Ş

Elma Ağacı ile Armut Ağacının Hüzünlü Yılları Arkadaşlıkları


Bir varmış bir yokmuş. Yıllar önce Ömer Ağa babasından kalan bahçesine meyveler dikmiş çeşit çeşit. Bahçesinin ön tarafına da bir elma bir de armut ağacı dikmiş. Günlerden bir gün elma ağacı armut ağacına demiş ki atık yaşlandık galiba. Dallarım çıtır çıtır kırılıyor biraz halsizim demiş. Yaşımız kaç acaba. Armut ağacı demiş ki bayağı yaşımız var. Ömer Ağa çoluk çocuğu torunları yesin diye dikmişti bizi. Şimdi oda yaşlanmıştı.
Elma ağacı armut ağacına; meyvelerimle insanlığa hizmet ettim yaz sıcak havada gelip geçene gölge oldum çocuklarına salıncak yaptılar dallarıma. çocukları salladım, mutlu ettim ama bende dertliyim bunca yıldır meyve yetiştirdim kimse benim köküme bir kova su dökmedi. Biliyor musun benimde canım vardı. Susuz meyve verdim artık bu ene vermeyeceğim. Çok haksızlık gördüm. Armut bende. Gel birlik olalım bu sene meyve olmasın dalımızda demiş. yaz gelmiş elma armut hiç çiçek açmamış. Ömer Ağa bakmış ki ne armut ne de elma hiç çiçek açmamış haftalar geçmiş Ömer Ağa bakmış elma armut ağaçlarına beklemiş beklemiş. Ömer Ağa benim gibi bu ağaçlarda yaşlandı demiş. Bunları keserim seneye bir güzel sobada yakarım demiş. Elma ağacı Ömer Ağa'nın dediklerini duymuş. Armuta söylemiş. Bizim ömrümüzü kısaltıp odun yapacakmış Ömer Ağa bu sene meyve vermedik ama  cezayı biz çekeceğiz benimde aklıma bir şey geldi. Bu sene meyve vermeyelim seneye çok meyve veririz dedi armut ağacı. Neyse bir yıl geçti mart ayı gelince elma ile armut ağacı bir çiçek açtı ki her sene verdiğinden daha çok . elma da armut ağacı da Ömer Ağayı şaşırttılar. Ömer Ağa çok mutlu oldu gitti elma ağacına sarıldı, armuta sarıldı. İkinize çok seviyorum ben. Siz benim can dostlarımsınız. Her sabah sizin gölgenizde serinlerim mutlu olurum dedi. Gözünden mutluluk göz yaşları aktı. Sizler yaşadığınızda ben çok mutlu olurum. Daha torunlarımı büyüteceksiniz daha ne çocuklar sallayacaksınız, çocukları mutlu edeceksiniz. Sayenizde çocuklar sağlıklı büyüyecek. Ömer Ağa torunlarını çağırdı birer kova su getirin elma ile armut ağacının dibine dökün dedi. Çocuklar su getirdi. Elma ve Armut ağacına su döktü. Köklerini kazdılar gübre döktüler mutlu oldular. elma ve armut yıllarca meyve verdiler, çocukları salladılar. Çocukları beslediler. Sağlıklı büyüdü çocuklar yıllarca yaşadılar. Ömer Ağa gölgesinde oturdu. Mutlu oldular yıllarını elma ile armut ağacının altında geçirdi.

Sende dik bir elma, dik bir armut ağacı sende yıllarını gölgesinde mutlu geçir, büyüt torunlarını.

30 Ağustos 2015 Pazar

Açıkgöz Karga İle Kumru


Bir gün karga ceviz ağacından ceviz almış yola atıp cevizleri kırmaya çalışıyormuş. Cevizler çok çetinmiş. Yol üstüne ağzından atıyor cevizler çok çetin olunca bir türlü kırılmıyor. Açıkgöz karga aç kalmış. aç kalınca aklına bir şey gelmiş. Kumruyu bir kandırabilsem de şöyle kırlara beraber çıksak bana arkadaş olsa da dolaşsak. Şimdi çiftçiler buğdayları tarlalara serptiler bir doyardık demiş. Oysa karganın niyeti kumruyu tuzağa düşürmekti. Açıkgöz karga bir gün önce çiftçilerin tarlalarını tek başına dolaşmış çiftçinin biri kargalara tuzak kurmuş zorla kurtulmuştu.

 Açıkgöz karga kumruyu kandırdı. Birlikte çok uzaklara gittiler. Çiftçi toprağın üstüne iplerle tuzak kurmuş fakat karga tuzağı görmeyince ayakları iplere takılır tuzağa yakalanır. Başlar bağırmaya gak gak gel beni kurtar der kumruya. Kumrucuk küçük olduğundan tuzağa yakalanmaz. Açıkgöz karganın pençeleri büyük olunca birazda açgözlülüğünden tuzağı görememiş. Kumru ise tuzağı gördü ve kendini görmemiş gibi atmadı. Açıkgözlü karga yakalanınca sinirlenmiş ayaklarını bir türlü kurtaramıyormuş. Sinirli olunca da ne söylediğini bilmiyormuş. Ağzına geleni söylüyormuş. Ben kumruyu tuzağa düşürecektim, ben nasıl düştüm bu tuzağa ki. Kumru  bunu duyunca sen beni mi düşürecektin? Sen düştün kazdığın kuyuya. İğneyi kendine batıracaksın, kötü düşünürsen düşersin öyle tuzağa. Açıkgöz karga bir de geveze olunca ortalığı sesiyle yıkmış. Yine de kumru geveze açgözlü kargaya acımış gagasıyla yardım etmiş, kurtarmış kargayı. Bir daha demiş kumru kendin için ne düşünüyorsan başkaları içinde onu düşün yoksa şimdi öyle kalırdın. Sen başka kuşlar içinde iyilik düşün yoksa kazdığın kuyuya düşersin demiş.

Karga iyi bir ders almış kumruya teşekkür etmiş. Kumrucuk her kuşun canı var onların canı acır, seninki can da benimki patlıcan mı. Benim de canım var, karga hem ders almış hem de utanmış. Bir daha asla olmayacak demiş. Açgözlü karga bir daha hiç kötü düşünmemiş.
Reyhan U.Ş

14 Ağustos 2015 Cuma

Koca Ninenin Yaramaz Horozu


Bir varmış bir yokmuş uzun yıllar önce bir başına yaşayan Koca Nine bir de horozu varmış. Koca Nine onu yediriyor içiriyor ah benim İbiklim diyormuş. İbikli'yi  mısır dolu ambara koymuş. Mısır yiyerek güçlenmiş konu komşunun horozlarıyla dövüşüyormuş. Komşular şikayetçi olmuş. Koca Nine bu horozu ne yaparsan yap ya da sat bu horozu yoksa bu horozu keseceğim demiş komşusu. Koca Nine ne yapacağını şaşırmış horoza, bak yaramazlık yapma, başıma bela açma, rahat dur demiş. İbikli rahat durur mu kaçmış gitmiş evden. Başka birinin kümesine girmiş o gece başka bir kümeste kalmış. Sabah olunca kümesteki tavukları hep gagasıyla yaralamış. Kümeste bir gürültü kopmuş, ev sahibi ne oluyor bu kümeste diye koşmuş birde ne görsün yabancı bir horoz tavukları gagasıyla yaralamış. Ev sahibi çok kızmış tutmuş horozu atmış dışarıya. Horoz aç susuz başka kümese gitmiş. O gecede başka kümeste kalmış. orda ki tavukları da dövmüş., yaralamış. Ev sahibi gürültü duymuş bi koşu kümese bir de bakmış koskocaman horoz tavukları yaralamış, ev sahibi; atın bu horozu nerden geldi bu. Tavukları mahvetti demiş. İbikli yaramaz horoz düşünmüş taşınmış ben ne yapayım nereye gideyim çare yok ben geri döneyim Koca Nineme , o bana iyi bakıyordu demiş.

İbikli tutmuş yolu geriye dönmüş çıkmış mısır ambarına bir güzel karnını doyurmuş sonra bir dala atlamış başlamış ötmeye üüüüü üüüüü diye ötmüş. Koca Nine kulağını kabartmış ah bu horoz benim İbiklim demiş. Koca Nine hemen koşmuş ambara bir de bakmış İbikli gelmiş perişan olmuş, tüyleri yolunmuş, çirkin mi çirkin olmuş Koca Nine İbikliye sarılmış. Sana ne oldu oğlum, kim seni bu hale getirdi demiş. İbikli başından geçenleri anlatmış benim Koca Ninem ben senden vazgeçmem. Sen bana iyi bakıyorsun seni üzdüm özür dilerim. Ben bir yanlış yaptım beni affet demiş. Koca nine, seni af ettim. Koca Ninem seni çok seviyorum demiş horoz. Horozla nine mutlu yaşamışlar.
Reyhan U.Ş

6 Ağustos 2015 Perşembe

Ceviz Ağacı İle Söğüt Ağacı Barış İmzaladı

Ceviz ağacı ile söğüt ağacı yıllar önce birbirlerine küsmüşler
ceviz ağacı söğüt ağacının kalbini kırmış sen meyve vermeyen ağaçsın seni kimse sevmez deyince birbirlerine küsmüşler. 
Yıllar geçmiş ceviz ağacı söğüt ağacından özür dilemeyi düşünmüş. Bir gün söğüt ağacına gitmiş barışalım, özür dilerim deyince söğüt şaşırmış. Kendi kendine demiş ki kendi söyledi kendi benden özür diliyor derken ceviz ne düşünüyorsun söğüt demiş. Büyüklük bende kalsın kabul ettim demiş. Bir gün oturmuşlar konuşurken ceviz ağacı ben haklıyım demiş. Benim meyvelerim değerli beni yiyen güçlenir benden güçlü birini tanımam demiş. Gölgemde serin serin deyince söğütte altta kalmamış benimde çok sevenim var herkesin evinin önünde dikilir eğilirim demiş benim herkese saygım büyüktür. Ben saygımı gösteririm beni sevenler deyince ben yerlere kadar eğilir gölgem hoş her evin önünde görüntüm hoş benim sevenlerim daha çok deyince ceviz ağacı kıskanmış ama, yine de saklı tutmuş aman demiş ceviz yeni barıştık kızdırmayayım söğüt ağacı yine kendinden bahsederken benim olduğum yerde su yüzeye yakındır yapraklarım yerlere kadar uzanır rengim açık yeşil bir de manda yuva yaptı dalıma deyince amanın aman benden keyiflisi yok deyince ceviz ağacı kızmış. neren doğru ki, eğri büğrüsün hiç manda yuva yapar mı söğüt dalına hep yalan. Dalların eğri büğrü sözün yalan senin neren doğru ki deyince. seninde kafan kalın iri kalın kafalı şey, kitlemişsin kendini sandığa nerden güç kuvvet bulacaklar senden. Kitli sandık. ceviz daha da kızmış ne söyleyeceğini şaşırmış. Söğüt demiş ceviz ağacı barışalım bu dünya da sana da bana da yer var seni sevenlerde de var bunu da aklından çıkarma. Birbirimizi sevelim deyince ömür boyu bir bahçede yaşayıp gittiler. Onlar sevdiler birbirlerini mutlu yaşadılar yıllar boyu.
Reyhan U.Ş

27 Temmuz 2015 Pazartesi

Eşek İle Deve

Afrika çöllerinden geçerken sahibinin elinden kaçan deve başıboş gezerken  eşek ile karşılaşır. Deve sahibinden biraz dert anlatır. Benim sahibim çok inatçı bana çok eziyet ediyor ben sıcağa susuzluğa dayanırım da günlerce aç susuz kalabilirim ama bir zorum var, önüme gelen hendekten atlayamıyorum ne yapabilirim. Sahibim bana çok kızıyor bende kaçtım der. Eşekte kendi derdini anlatır. Sahibim bana da çok yük taşıttırdı. Bende dayanamadım kaçtım. Böyle yalnız başıma dolanıyorum. Deve ile eşek arkadaş olurlar. Çöllerde dolaşırken önlerine hendek çıktı. eyvah dediler. Eşek de deve de düşündüler ne yapacağız şimdi. Deve dedi ben geri döneceğim. Eşek, benim hiç gözüm kesmiyor. Deve sahibim olsaydı beni zorla atlattırırdı. Eşek sen mi inatçısın sahibin mi anlamadım dedi deveye. Deve önce boynunu eğdi sonrada ayaklarını toplayıp atladı. Ohh be dedi. Sıra eşeğe geldi bende inat ederdim ama kime yapacağım, kime inat edeceğim sahibim yok yük taşımaktan kurtuldum ohh bee.. Ne var atlamaya dört bacağını topladı, hoplayıp atladı.  ohh bee çöller bizim. Yalnızlık ne de güzelmiş. Deve ile eşek beraberce çöl çöl dolaşmışlar. Beraber arkadaş olup kendi kendilerine çare bulup yaşamışlar. Ne güzel böyle yaşamak dediler.

18 Temmuz 2015 Cumartesi

Muhammet Efe'nin Çiftlik Hayalleri

   
       Muhammet Efe köye dedesinin yanına taşındı. Dedesinin tarlaları, toprakları var. Muhammet Efe hayal kuruyor daha sekiz yaşında. Çiftlik hayal ediyor. Hayvanları çok ama çok seviyor. Dedesine; dede, dede bana tavuk al dedi, kümes yap ben bir sürü tavuk bakacağım. Dedesi önce kümes yaptı sonra komşudan tavuk aldı, koydu kümese. tavuklara yumurtlamaları için yer yaptı. Aldığı ttavuklar hemen o gün yumurtladı. Muhammet Efe şaşırdı sevindi.

     Her sabah erken kalkıp tavuklara yem veriyor yumurtaları topluyor annesine veriyor annesi de yumurtaları Muhammet Efe ve kardeşine pişiriyor. Bir sabah erken kalktı kümesi açtı birde baktı tavukların bir tanesi kurkuk olmuş, hemen gidip dedesine söyledi. Dedesi komşudan yumurta alıp tavuğun altına koydu. Muhammet Efe mutluydu civcivleri olacaktı. Muhammet Efe başladı günleri saymaya başladı. Dedesine soruyor. Dedesi ona yirmi bir gün sonunda civcivler dünyaya doğarlar dedi. Haftalar geçmek bilmiyor Muhammet Efe heyecanlı. Bir gün nihayet yirmi bir gün doldu. Civcivler yumurtaları çatlatmış dokuz civciv çıkıvermiş. On tane koymuştu Muhammet Efe, bir tanesi çıkmamıştı. Muhammet Efe çok ama çok mutluydu. simsiyah civcivler onlara su, yem veriyor besliyor, civcivler büyüyor.  dedesine; dede de neler bakacağım dedi.

    Muhammet Efe'nin kedisi, köpeği tavukları var. Muhammet Efe şimdi koyun istiyor. Bakalaım Muhammet Efe ne kadar hayallerini gerçekleştirecek.

Reyhan U.Ş

16 Temmuz 2015 Perşembe

Aç Gözlü Kedi

     
 Bir varmış bir yokmuş yaşlı mı yaşlı bir nine varmış. Bir nine varmış bir de aç gözlü doymayan bir de kedisi varmış. Yaşlı ninecik kedisi aç kalmasın diye  ona her gün evinde ne varsa kendi  yediklerinden ona yediriyor ama onu hiç aç bırakmıyordu.

      Kedi bir gün canı sıkılmış bu yiyeceklerden bıktım artık demiş şöyle bir zengin kapı bulayım demiş evden ayrılmış gitmiş gitmiş zengin mi zengin bir yere bir de düğün yapan bir ailenin kapısına gelmiş ne görsün yemekler  pişiyor kazanlarla etler kızarıyor, aç gözlü kedi şansım döndü değişik yemekler yiyeceğim. Etler kebaplar kedi başlamış ağzını yalamaya canı çekiyor bir sağa bir sola koşuyor. düğün evi git gide kalabalık çoğalıyor gelen giden hiç bitmiyor. Aç gözlü kedicik ayaklar altında kalabalığın içinde kimi tekme  atıyor kimi kuyruğuna basıyor canı yanıyor. Bir parça ekmek kapamadı gelip giden yedi içti kalanları da bir torbaya döktüler alıp da çöpe götürüp attılar. Aç gözlü kedi akşama kadar aç susuz kaldı bir de gelen geçen canını yaktı aç gözlü kedicik. Kan revan.  Aç karınla geri dönmüş. Sen  hakkına razı olmazsan başına gelene katlanırsın demiş.

         Sabah olunca yaşlı nine nerelerdeydin? demiş. Mır mır mır ben iyi şeyler yemek için evden uzaklara gittim bu hale geldim demiş. Bir daha senin yanından ayrılmam ninem demiş. Beni sen çok iyi bakıyorsun. Seni çok seviyorum demiş. Bir daha yaşlı ninenin yanından ayrılmamış. Ne verirsen yerim ninem demiş. Mutlu olmuş. Sen benim arkadaşımsın bak bu ev ikimizin.. Beraberce yaşamışlar kedi bir daha hiç ayrılmamış.

Reyhan U.Ş

13 Temmuz 2015 Pazartesi

Baba ve Oğlu Emir Hamza

Bir varmış bir yokmuş. Uzak güney illerinde bir aile yaşıyormuş. Günlerden bir gün bayram yaklaşır ve baba oğluna; oğlum seninle çarşıya çıkalım sana giysiler alalım bayram yaklaştı. Çocuk çok sevinir anneme de söyleyeyim oda gelsin der. Babası da beraber gidelim baba oğul, yarın sabah erkenden kalkalım annem seni giydirsin beraber gideriz der. Emir  Hamza, anne sende gel bizimle. anne babanasor deyince babası ; baba oğul gideceğiz deyince Emir Hamza bir daha ısrar etmez. Akşam olunca uyurlar. Emir Hamza erkenden uyanır, babasını uyandırır.  Emir Hamza giyinir, babasıyla yola çıkarlar.

Babası giderken Emir Hamza'ya elimi hiç bırakma der tamam babacığım hiç bırakmayacağım der. Şehre inerler pazardan Emir Hamza'ya bayramlık ayakkabı, gömlek, kazak alırlar. Babasına bir gömlek, Emir Hamza anneme de alalım deyince annesine de  bir şeyler alırlar. Biraz da yiyecek yiyecek alırlar elleri kolları eşyalarla dolar ve eve dönmek için yürürler. Az ilerleyince bir tanıdık çıkar . Babasıyla konuşurlarken aradan bir hayli zaman geçer. Emir Hamza'nın canı sıkılır babasının kolunu bırakır. Emir Hamza babasının yanından ayrılır kalabalığa karışır. Zaman geçer babanın aklına çocuk gelir bir sağa bir sola bakar göremez. Başlar aramaya.

 Emir Hamza kaybolur bulur onu polisler. Babası bulamayınca o da gider polise bir de bakar Emir Hamza polislerin yanında. Babası Emir Hamza'ya kızar bağırır. Emir Hamza; canım sıkıldı sen o amcayla çok konuştun der. Babası Emir Hamza'ya bir tokat atar. Emir Hamza ağlar ve eve dönerler Emir Hamza annesine anlatır. Emir Hamza dokuz yaşlarında. Anne beni biri dövünce babama söylerim. Babam var benim derdim. Beni babam dövdü anne, onu şimdi ben kime söyleyeyim deyince annesi de bu sözü duyunca şaşırır. Anne anne ben babamı Allah'a söyleyeceğim der. Anne bu söze daha da şaşırır. Benim oğlum çok büyümüş der. Annesi bu sözleri Emir Hamza'nın babasına söyler. Babası Emir Hamza'yı çağırır ondan özür diler. Suç benim der, Emir Hamza'yı öper, beni affet oğlum. Bayram olur baba oğul mutlu olurlar.

Reyhan U.Ş


12 Temmuz 2015 Pazar

Kuş Bakan Adam- Kuşların Özgürlüğü

       
         Bir varmış bir yokmuş. Bir şehirde kuş bakıp satan bir adam yaşıyordu. Evli, hanımı birde oğlu vardı. Oğlu dokuz yaşlarındaydı. Bir gün babasına sordu: Babacığım, bu kuşları niçin bakıyorsun?Bunları özgür bırak. Bu hayvanlara acıyorum dedi. Babası ben kuşları çok seviyorum onlara gözüm gibi bakıyorum, çoğaltıyorum onları satıyorum. Para kazanıyorum dedi. Çocuk kafeste olan kuşlara çok üzülüyordu. Çocuk bir gün hasta oldu, yatağa düştü, ateşlendi. Babası onu hastanelere götürdü. Bir türlü iyileşemedi. Haftalarca yattı.Canı sıkıldı  yinede. Babacığım  benim canım sıkıldı bir kaç haftadır, o kuşlar nasıl orada canları sıkılmaz mı? dedi. Oğlum ben onların yiyeceklerini sularını veriyorum onalar iyi bakıyorum dedi. Çocuk yine yine ısrar etti. Baba, baba sen bu  kuşları bırakırsan ben iyileşirim belki dedi. Bunun üzerine babası dükkandaki kuşları ve oğlunu da aldı. Beraberce havaya özgürce bıraktılar. bir iki bülbül bıraktılar.

           Çocuk iyileşti. Baba mutlu oldu. Sarıldılar birbirlerine. Çocuk kafesteki bülbüllere döndü. Siz dilinizden sebep kaldınız kafeste dedi. öyle güzel ötmeseydiniz. Böyle kafeste yaşamak zorunda kalmazdınız dedi ve son kafesi açıp bülbülleri havaya uçurdu.

 Reyhan U.Ş

Fareye Dar Gelen Dünya

         
Bir gün farenin canı sıkılır.Dar gelir dünya. Dolaşır dolaşır her yerde yiyecekler.
Yer yer yiyecekler bitmez. ,Fare şaşırır bir gün der ki;
eskiden bu dünya çok büyüktü, şimdi benim canım sıkılıyor, ne yapabilirim, diye düşünmüş durmuş.
Bu yemeklerden, bu yiyeceklerden bıktım demiş. Düşünürken aklına bir şey takılmış. Ben dişime göre yemekler bulayım demiş. Akşam olmuş yiyecek aramaya çıkmış. Gezmiş, dolaşmış.Bir ev görmüş. Gece yarısı eve girmiş herkes uykuda. fare evin her yerini gezmiş mutfağa girmiş bir de ne görsün ki, kedide uyuyordu. Yavaş yavaş mutfakta ki tezgaha çıkmış. Ev hanımı bir tepsi kek yapmış hemen ondan bir parça koparmış, hemen uzaklaşmış. Kokuyu duyan kedi uyanmış. Fareyi kovalamış, yaklayamamış.
           Sabah olmuş evin hanımı bakmış biri kekten koparmış. Hemen kediye sen mi buradan kek aldın? mırrr mırrnavv ben almadım bir yaban faresi girdi o alıp kaçtı dedi. ev sahibi hemen odaya kapan kurdu. Kedide oracıkta kıvranıp yatıyordu. Yine akşam oldu.  Farenin ağzında tat kalınca fare ben yine gideyim dedi. Yavaş yavaş mutfağa girdi bir de ne gördü kedi oradaydı, bir de kapanı görünce şaşırdı. Ey gidi akılsız başım koca dünya dar geldi sana. Şimdi kapan kapana, göreyim bir tarafta kedi bir tarafta kapan kurtulda  göreyim seni. Her zaman kurtaramazsın paçayı. Fare düşünürken kedi hemen atladı kedi fareyi kaçırırken fare kapana düştü kapan fareyi yakaladı. Fare buldun başının belasını dedi. Kedi hemen koştu evin hanımına.. Bak hırsızı yakaladım dedi. Evin hanımı kediye teşekkür etti. Aslanım dedi.

11 Temmuz 2015 Cumartesi

Uzak Diyardaki Devenin Çilesi

      Çok uzaklarda bir kasabada yaşayan zengin mi zengin adam, çok deve yetiştiriyor. develerle alışveriş yapıyor, aldığı eşyaları develere yüklüyor bir yerden diğer yere develerle yük taşıyordu. Bir gün evinde yiyeceği kalmamış evindeki hizmetçisini çağırır,
 
- Yeni yavru yapan deveyi al der pazara git. Yiyecekler az kaldı bir şeyler al der.Devede zaten üç beş aydır dışarıya çıkmadı. Doğum yaptı. Biraz dışarıya çıksın der.

Hizmetçi alı deveyi yavrusunu da takar peşine pazara giderler. Pazardan  ne lazımsa bakar alır devenin sırtına yükler. ipi elinde olan hitmetçi bir iki saat dolaşır aldığını alır. Bir yerde biraz dinlenir. Dinlenirken yavru deve annesinin kulağına bir şey söyler:

- Çok sıcak annem sen bu yükü nasıl götüreceksin der.Annesi :

- Yavrum der benim elimde değil. İp hizmetlinin elinde Onun ipi de sahibinin elinde. Nereye çekerse oraya gideceğim başka çare yok der.

- Ama ben çok yoruldum, susadım. Ne yapacağım?

- Sabırlı ol. Köşke dönünce dinleneceğiz. Su içeceğiz. Allah bizi böyle yük taşımak için yarattı.Elimden bir şey gelmiyor. Çalışmadan bize ekmek yok. Sen küçüksün. Bilmiyorsun biz yük taşımazsak bize bakmazlar sende büyüyünce taşıyacaksın der.

Yavru deve çok üzülür. Yapacak bir şey yok,

-Çalışmazsak yemekte yok der anne. Üzgünüm.


Reyhan U.Ş