Afrika çöllerinden geçerken sahibinin elinden kaçan deve başıboş gezerken eşek ile karşılaşır. Deve sahibinden biraz dert anlatır. Benim sahibim çok inatçı bana çok eziyet ediyor ben sıcağa susuzluğa dayanırım da günlerce aç susuz kalabilirim ama bir zorum var, önüme gelen hendekten atlayamıyorum ne yapabilirim. Sahibim bana çok kızıyor bende kaçtım der. Eşekte kendi derdini anlatır. Sahibim bana da çok yük taşıttırdı. Bende dayanamadım kaçtım. Böyle yalnız başıma dolanıyorum. Deve ile eşek arkadaş olurlar. Çöllerde dolaşırken önlerine hendek çıktı. eyvah dediler. Eşek de deve de düşündüler ne yapacağız şimdi. Deve dedi ben geri döneceğim. Eşek, benim hiç gözüm kesmiyor. Deve sahibim olsaydı beni zorla atlattırırdı. Eşek sen mi inatçısın sahibin mi anlamadım dedi deveye. Deve önce boynunu eğdi sonrada ayaklarını toplayıp atladı. Ohh be dedi. Sıra eşeğe geldi bende inat ederdim ama kime yapacağım, kime inat edeceğim sahibim yok yük taşımaktan kurtuldum ohh bee.. Ne var atlamaya dört bacağını topladı, hoplayıp atladı. ohh bee çöller bizim. Yalnızlık ne de güzelmiş. Deve ile eşek beraberce çöl çöl dolaşmışlar. Beraber arkadaş olup kendi kendilerine çare bulup yaşamışlar. Ne güzel böyle yaşamak dediler.
masal1
27 Temmuz 2015 Pazartesi
18 Temmuz 2015 Cumartesi
Muhammet Efe'nin Çiftlik Hayalleri
Muhammet Efe köye dedesinin yanına taşındı. Dedesinin tarlaları, toprakları var. Muhammet Efe hayal kuruyor daha sekiz yaşında. Çiftlik hayal ediyor. Hayvanları çok ama çok seviyor. Dedesine; dede, dede bana tavuk al dedi, kümes yap ben bir sürü tavuk bakacağım. Dedesi önce kümes yaptı sonra komşudan tavuk aldı, koydu kümese. tavuklara yumurtlamaları için yer yaptı. Aldığı ttavuklar hemen o gün yumurtladı. Muhammet Efe şaşırdı sevindi.
Her sabah erken kalkıp tavuklara yem veriyor yumurtaları topluyor annesine veriyor annesi de yumurtaları Muhammet Efe ve kardeşine pişiriyor. Bir sabah erken kalktı kümesi açtı birde baktı tavukların bir tanesi kurkuk olmuş, hemen gidip dedesine söyledi. Dedesi komşudan yumurta alıp tavuğun altına koydu. Muhammet Efe mutluydu civcivleri olacaktı. Muhammet Efe başladı günleri saymaya başladı. Dedesine soruyor. Dedesi ona yirmi bir gün sonunda civcivler dünyaya doğarlar dedi. Haftalar geçmek bilmiyor Muhammet Efe heyecanlı. Bir gün nihayet yirmi bir gün doldu. Civcivler yumurtaları çatlatmış dokuz civciv çıkıvermiş. On tane koymuştu Muhammet Efe, bir tanesi çıkmamıştı. Muhammet Efe çok ama çok mutluydu. simsiyah civcivler onlara su, yem veriyor besliyor, civcivler büyüyor. dedesine; dede de neler bakacağım dedi.
Muhammet Efe'nin kedisi, köpeği tavukları var. Muhammet Efe şimdi koyun istiyor. Bakalaım Muhammet Efe ne kadar hayallerini gerçekleştirecek.
Reyhan U.Ş
Etiketler:
civciv,
çocuk masalları,
masal,
tavuk
16 Temmuz 2015 Perşembe
Aç Gözlü Kedi
Bir varmış bir yokmuş yaşlı mı yaşlı bir nine varmış. Bir nine varmış bir de aç gözlü doymayan bir de kedisi varmış. Yaşlı ninecik kedisi aç kalmasın diye ona her gün evinde ne varsa kendi yediklerinden ona yediriyor ama onu hiç aç bırakmıyordu.
Kedi bir gün canı sıkılmış bu yiyeceklerden bıktım artık demiş şöyle bir zengin kapı bulayım demiş evden ayrılmış gitmiş gitmiş zengin mi zengin bir yere bir de düğün yapan bir ailenin kapısına gelmiş ne görsün yemekler pişiyor kazanlarla etler kızarıyor, aç gözlü kedi şansım döndü değişik yemekler yiyeceğim. Etler kebaplar kedi başlamış ağzını yalamaya canı çekiyor bir sağa bir sola koşuyor. düğün evi git gide kalabalık çoğalıyor gelen giden hiç bitmiyor. Aç gözlü kedicik ayaklar altında kalabalığın içinde kimi tekme atıyor kimi kuyruğuna basıyor canı yanıyor. Bir parça ekmek kapamadı gelip giden yedi içti kalanları da bir torbaya döktüler alıp da çöpe götürüp attılar. Aç gözlü kedi akşama kadar aç susuz kaldı bir de gelen geçen canını yaktı aç gözlü kedicik. Kan revan. Aç karınla geri dönmüş. Sen hakkına razı olmazsan başına gelene katlanırsın demiş.
Sabah olunca yaşlı nine nerelerdeydin? demiş. Mır mır mır ben iyi şeyler yemek için evden uzaklara gittim bu hale geldim demiş. Bir daha senin yanından ayrılmam ninem demiş. Beni sen çok iyi bakıyorsun. Seni çok seviyorum demiş. Bir daha yaşlı ninenin yanından ayrılmamış. Ne verirsen yerim ninem demiş. Mutlu olmuş. Sen benim arkadaşımsın bak bu ev ikimizin.. Beraberce yaşamışlar kedi bir daha hiç ayrılmamış.
Reyhan U.Ş
13 Temmuz 2015 Pazartesi
Baba ve Oğlu Emir Hamza
Bir varmış bir yokmuş. Uzak güney illerinde bir aile yaşıyormuş. Günlerden bir gün bayram yaklaşır ve baba oğluna; oğlum seninle çarşıya çıkalım sana giysiler alalım bayram yaklaştı. Çocuk çok sevinir anneme de söyleyeyim oda gelsin der. Babası da beraber gidelim baba oğul, yarın sabah erkenden kalkalım annem seni giydirsin beraber gideriz der. Emir Hamza, anne sende gel bizimle. anne babanasor deyince babası ; baba oğul gideceğiz deyince Emir Hamza bir daha ısrar etmez. Akşam olunca uyurlar. Emir Hamza erkenden uyanır, babasını uyandırır. Emir Hamza giyinir, babasıyla yola çıkarlar.
Babası giderken Emir Hamza'ya elimi hiç bırakma der tamam babacığım hiç bırakmayacağım der. Şehre inerler pazardan Emir Hamza'ya bayramlık ayakkabı, gömlek, kazak alırlar. Babasına bir gömlek, Emir Hamza anneme de alalım deyince annesine de bir şeyler alırlar. Biraz da yiyecek yiyecek alırlar elleri kolları eşyalarla dolar ve eve dönmek için yürürler. Az ilerleyince bir tanıdık çıkar . Babasıyla konuşurlarken aradan bir hayli zaman geçer. Emir Hamza'nın canı sıkılır babasının kolunu bırakır. Emir Hamza babasının yanından ayrılır kalabalığa karışır. Zaman geçer babanın aklına çocuk gelir bir sağa bir sola bakar göremez. Başlar aramaya.
Emir Hamza kaybolur bulur onu polisler. Babası bulamayınca o da gider polise bir de bakar Emir Hamza polislerin yanında. Babası Emir Hamza'ya kızar bağırır. Emir Hamza; canım sıkıldı sen o amcayla çok konuştun der. Babası Emir Hamza'ya bir tokat atar. Emir Hamza ağlar ve eve dönerler Emir Hamza annesine anlatır. Emir Hamza dokuz yaşlarında. Anne beni biri dövünce babama söylerim. Babam var benim derdim. Beni babam dövdü anne, onu şimdi ben kime söyleyeyim deyince annesi de bu sözü duyunca şaşırır. Anne anne ben babamı Allah'a söyleyeceğim der. Anne bu söze daha da şaşırır. Benim oğlum çok büyümüş der. Annesi bu sözleri Emir Hamza'nın babasına söyler. Babası Emir Hamza'yı çağırır ondan özür diler. Suç benim der, Emir Hamza'yı öper, beni affet oğlum. Bayram olur baba oğul mutlu olurlar.
Reyhan U.Ş
Babası giderken Emir Hamza'ya elimi hiç bırakma der tamam babacığım hiç bırakmayacağım der. Şehre inerler pazardan Emir Hamza'ya bayramlık ayakkabı, gömlek, kazak alırlar. Babasına bir gömlek, Emir Hamza anneme de alalım deyince annesine de bir şeyler alırlar. Biraz da yiyecek yiyecek alırlar elleri kolları eşyalarla dolar ve eve dönmek için yürürler. Az ilerleyince bir tanıdık çıkar . Babasıyla konuşurlarken aradan bir hayli zaman geçer. Emir Hamza'nın canı sıkılır babasının kolunu bırakır. Emir Hamza babasının yanından ayrılır kalabalığa karışır. Zaman geçer babanın aklına çocuk gelir bir sağa bir sola bakar göremez. Başlar aramaya.
Emir Hamza kaybolur bulur onu polisler. Babası bulamayınca o da gider polise bir de bakar Emir Hamza polislerin yanında. Babası Emir Hamza'ya kızar bağırır. Emir Hamza; canım sıkıldı sen o amcayla çok konuştun der. Babası Emir Hamza'ya bir tokat atar. Emir Hamza ağlar ve eve dönerler Emir Hamza annesine anlatır. Emir Hamza dokuz yaşlarında. Anne beni biri dövünce babama söylerim. Babam var benim derdim. Beni babam dövdü anne, onu şimdi ben kime söyleyeyim deyince annesi de bu sözü duyunca şaşırır. Anne anne ben babamı Allah'a söyleyeceğim der. Anne bu söze daha da şaşırır. Benim oğlum çok büyümüş der. Annesi bu sözleri Emir Hamza'nın babasına söyler. Babası Emir Hamza'yı çağırır ondan özür diler. Suç benim der, Emir Hamza'yı öper, beni affet oğlum. Bayram olur baba oğul mutlu olurlar.
Reyhan U.Ş
12 Temmuz 2015 Pazar
Kuş Bakan Adam- Kuşların Özgürlüğü
Bir varmış bir yokmuş. Bir şehirde kuş bakıp satan bir adam yaşıyordu. Evli, hanımı birde oğlu vardı. Oğlu dokuz yaşlarındaydı. Bir gün babasına sordu: Babacığım, bu kuşları niçin bakıyorsun?Bunları özgür bırak. Bu hayvanlara acıyorum dedi. Babası ben kuşları çok seviyorum onlara gözüm gibi bakıyorum, çoğaltıyorum onları satıyorum. Para kazanıyorum dedi. Çocuk kafeste olan kuşlara çok üzülüyordu. Çocuk bir gün hasta oldu, yatağa düştü, ateşlendi. Babası onu hastanelere götürdü. Bir türlü iyileşemedi. Haftalarca yattı.Canı sıkıldı yinede. Babacığım benim canım sıkıldı bir kaç haftadır, o kuşlar nasıl orada canları sıkılmaz mı? dedi. Oğlum ben onların yiyeceklerini sularını veriyorum onalar iyi bakıyorum dedi. Çocuk yine yine ısrar etti. Baba, baba sen bu kuşları bırakırsan ben iyileşirim belki dedi. Bunun üzerine babası dükkandaki kuşları ve oğlunu da aldı. Beraberce havaya özgürce bıraktılar. bir iki bülbül bıraktılar.
Çocuk iyileşti. Baba mutlu oldu. Sarıldılar birbirlerine. Çocuk kafesteki bülbüllere döndü. Siz dilinizden sebep kaldınız kafeste dedi. öyle güzel ötmeseydiniz. Böyle kafeste yaşamak zorunda kalmazdınız dedi ve son kafesi açıp bülbülleri havaya uçurdu.
Reyhan U.Ş
Fareye Dar Gelen Dünya
Bir gün farenin canı sıkılır.Dar gelir dünya. Dolaşır dolaşır her yerde yiyecekler.
Yer yer yiyecekler bitmez. ,Fare şaşırır bir gün der ki;
eskiden bu dünya çok büyüktü, şimdi benim canım sıkılıyor, ne yapabilirim, diye düşünmüş durmuş.
Bu yemeklerden, bu yiyeceklerden bıktım demiş. Düşünürken aklına bir şey takılmış. Ben dişime göre yemekler bulayım demiş. Akşam olmuş yiyecek aramaya çıkmış. Gezmiş, dolaşmış.Bir ev görmüş. Gece yarısı eve girmiş herkes uykuda. fare evin her yerini gezmiş mutfağa girmiş bir de ne görsün ki, kedide uyuyordu. Yavaş yavaş mutfakta ki tezgaha çıkmış. Ev hanımı bir tepsi kek yapmış hemen ondan bir parça koparmış, hemen uzaklaşmış. Kokuyu duyan kedi uyanmış. Fareyi kovalamış, yaklayamamış.
Sabah olmuş evin hanımı bakmış biri kekten koparmış. Hemen kediye sen mi buradan kek aldın? mırrr mırrnavv ben almadım bir yaban faresi girdi o alıp kaçtı dedi. ev sahibi hemen odaya kapan kurdu. Kedide oracıkta kıvranıp yatıyordu. Yine akşam oldu. Farenin ağzında tat kalınca fare ben yine gideyim dedi. Yavaş yavaş mutfağa girdi bir de ne gördü kedi oradaydı, bir de kapanı görünce şaşırdı. Ey gidi akılsız başım koca dünya dar geldi sana. Şimdi kapan kapana, göreyim bir tarafta kedi bir tarafta kapan kurtulda göreyim seni. Her zaman kurtaramazsın paçayı. Fare düşünürken kedi hemen atladı kedi fareyi kaçırırken fare kapana düştü kapan fareyi yakaladı. Fare buldun başının belasını dedi. Kedi hemen koştu evin hanımına.. Bak hırsızı yakaladım dedi. Evin hanımı kediye teşekkür etti. Aslanım dedi.
11 Temmuz 2015 Cumartesi
Uzak Diyardaki Devenin Çilesi
Çok uzaklarda bir kasabada yaşayan zengin mi zengin adam, çok deve yetiştiriyor. develerle alışveriş yapıyor, aldığı eşyaları develere yüklüyor bir yerden diğer yere develerle yük taşıyordu. Bir gün evinde yiyeceği kalmamış evindeki hizmetçisini çağırır,
- Yeni yavru yapan deveyi al der pazara git. Yiyecekler az kaldı bir şeyler al der.Devede zaten üç beş aydır dışarıya çıkmadı. Doğum yaptı. Biraz dışarıya çıksın der.
Hizmetçi alı deveyi yavrusunu da takar peşine pazara giderler. Pazardan ne lazımsa bakar alır devenin sırtına yükler. ipi elinde olan hitmetçi bir iki saat dolaşır aldığını alır. Bir yerde biraz dinlenir. Dinlenirken yavru deve annesinin kulağına bir şey söyler:
- Çok sıcak annem sen bu yükü nasıl götüreceksin der.Annesi :
- Yavrum der benim elimde değil. İp hizmetlinin elinde Onun ipi de sahibinin elinde. Nereye çekerse oraya gideceğim başka çare yok der.
- Ama ben çok yoruldum, susadım. Ne yapacağım?
- Sabırlı ol. Köşke dönünce dinleneceğiz. Su içeceğiz. Allah bizi böyle yük taşımak için yarattı.Elimden bir şey gelmiyor. Çalışmadan bize ekmek yok. Sen küçüksün. Bilmiyorsun biz yük taşımazsak bize bakmazlar sende büyüyünce taşıyacaksın der.
Yavru deve çok üzülür. Yapacak bir şey yok,
-Çalışmazsak yemekte yok der anne. Üzgünüm.
Reyhan U.Ş
- Yeni yavru yapan deveyi al der pazara git. Yiyecekler az kaldı bir şeyler al der.Devede zaten üç beş aydır dışarıya çıkmadı. Doğum yaptı. Biraz dışarıya çıksın der.
Hizmetçi alı deveyi yavrusunu da takar peşine pazara giderler. Pazardan ne lazımsa bakar alır devenin sırtına yükler. ipi elinde olan hitmetçi bir iki saat dolaşır aldığını alır. Bir yerde biraz dinlenir. Dinlenirken yavru deve annesinin kulağına bir şey söyler:
- Çok sıcak annem sen bu yükü nasıl götüreceksin der.Annesi :
- Yavrum der benim elimde değil. İp hizmetlinin elinde Onun ipi de sahibinin elinde. Nereye çekerse oraya gideceğim başka çare yok der.
- Ama ben çok yoruldum, susadım. Ne yapacağım?
- Sabırlı ol. Köşke dönünce dinleneceğiz. Su içeceğiz. Allah bizi böyle yük taşımak için yarattı.Elimden bir şey gelmiyor. Çalışmadan bize ekmek yok. Sen küçüksün. Bilmiyorsun biz yük taşımazsak bize bakmazlar sende büyüyünce taşıyacaksın der.
Yavru deve çok üzülür. Yapacak bir şey yok,
-Çalışmazsak yemekte yok der anne. Üzgünüm.
Reyhan U.Ş
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)